İSTANBUL BORÇLAR HUKUKU AVUKATI

İstanbul Borçlar Hukuku Avukatı

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu başta olmak üzere borçlar hukuku mevzuatına ilişkin müvekkillerine sözleşme hazırlanması ve sözleşmeden doğan uyuşmazlıklar, tazminat davası, alacak davası, sebepsiz zenginleşme, haksız fiil ve tazminat ilişkileri başta olmak üzere borçlar hukuku işlemlerinin her türlü aşamasında avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermekteyiz.

Sebepsiz Zenginleşme

Sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkisi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir. Bu kapsamda bir başkasın mal varlığı veya emeğinden zenginleşen kişinin bu sebepsiz zenginleşmeyi geri verme borcu bulunmaktadır. Sebepsiz zenginleşmede birinin malvarlığında sebepsiz bir zenginleşme meydana gelirken, diğer bir kişi sebepsiz olarak fakirleşmiştir. Bu durumun geçerli bir sebebi olmaması ise geri verme yükümlülüğünü doğurmaktadır.

Sebepsiz zenginleşmeden doğan borca ilişkin Türk Borçlar Kanunu’nun 78/1 maddesinde düzenlenen hükme göre borçlanmadığı bir edimi kendi rızasıyla yerine getiren kimse, ancak, kendisini borçlu sandığı için yerine getirdiğini ispatlarsa geri isteme hakkına sahiptir. Başka bir ifadeyle ödemenin borcun ifası maksadı taşıması ve ortada gerçek bir borç ilişkisi olmaması, kişinin hata-yanılma sonucu ödeme yapmış olması gerekmektedir. Bu durumda da sebepsiz zenginleşme meydana gelecek ve geri verme borcu söz konusu olacaktır.

Sebepsiz Zenginleşmede Geri İade Yükümlülüğü

Sebepsiz zenginleşmede geri verme borcu, ilgili borç ilişkisinde sebepsiz zenginleşenin iyi niyetli yahut kötü niyetli olmasına göre değişiklik arz etmektedir. Buna göre sebepsiz zenginleşen kişi iyi niyetli ise zenginleşmenin geri istenmesi sırasında elinden çıktığını ispat ettiği kısmı geri vermekle yükümlü değildir. Bu durumda yalnızca geri kalan iade edilecektir. Buradaki iyi niyet, kişinin zenginleşmenin sebepsiz olduğunun bilip bilmemesi veya bilebilecek durumda olup olmaması ile ölçülecektir.

Sebepsiz zenginleşen kişinin kötü niyetli olması halinde ise zenginleşmenin aynen iade edilmesi gerekecektir. Bu durumda geri verme zamanında elinden çıkarmış olsa dahi, zenginleşmenin tamamını iade yükümlülüğü olacaktır.

Sebepsiz zenginleşme nedeniyle geri iade yükümlülüğünde geri istenemeyen durumlara ilişkin istisna ise TBK md.81 kapsamında düzenlenmiştir. Buna göre hukuka veya ahlaka aykırı bir amacın gerçekleşmesi için verilen şeyin geri verilmesi mümkün değildir. TBK md.81 kapsamında bir dava açılmış olması halinde hakim o şeyin devlete mal edilmesine karar verebilmektedir.

Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Davalar

Sebepsiz zenginleşmeden doğan davalar, esasında alacak davasıdır. Borçlar hukuku avukatı ile çalıştığınız takdirde dava işlemleriniz avukat tarafından gerçekleştirilecektir. Sebepsiz zenginleşme davasında temel amaç, kişinin haklı bir sebep olmadan malvarlığındaki aktifler azalması ve bu sayede başka bir kişinin zenginleşmesi durumundaki hakkaniyetsizliğin ortadan kaldırılması ve kişiye zenginleşmenin iadesinin yapılmasıdır. Davanın açılabilmesi için bir taraftaki zenginleşme ile diğer taraftaki fakirleşme arasında bağlantı yani neden – sonuç ilişkisi olması gerekmektedir. Davanın zenginleşmenin oluşmasından itibaren iki yıl ve herhalde on yıllık zamanaşımı süresi bulunmaktadır.

Haksız Fiilden Doğan Davalar

Haksız fiilden doğan davalar, bir tarafın hukuka aykırı ve haksız bir davranışı sonucu başka bir tarafın zarara uğraması nedeniyle bu zararın tazminine ilişkin davalar olarak açıklanabilmektedir. Haksız fiilden doğan davalar genel olarak şu şekilde örneklendirilebilmektedir:

Trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası

İş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası

Adam yaralama nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası

Adam öldürme nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası

Haksız icra takibi nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası

Araç değer kaybı nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası

Sözleşme Hukuku

Sözleşme hukuku, taraflar arasındaki sözleşmelerden doğan anlaşmazlıklara yönelik oluşturulan ve borçlar hukukunun alt dalı olan bir hukuk dalıdır. Birden fazla tarafın kendi aralarında hukuki sonuç doğurmaya yönelik olarak yapmış oldukları karşılıklı irade açıklamalarından oluşan işlem, sözleşme olarak açıklanmaktadır. Özellikle sözleşmenin ekonomik değeri olan bir borç doğurması durumunda, doğrudan borçlar hukuku kapsamına girecektir.

Teknik olarak ayrıntılı oldukları gibi hukuki bakımından da bağlayıcı olan sözleşmeler hazırlanırken, alanında yetkin ve deneyimli bir avukat veya hukuk bürosundan danışmanlık alınması önem arz etmektedir. 

Sözleşme hukukuna hakim olan temel ilkeler şu şekilde sıralanabilmektedir:

Tarafların aralarındaki hukuki ilişkiyi kendi istekleri doğrultusunda düzenleme hakkı sözleşme özgürlüğü ilkesinin bir sonucudur. Bu ilkeye bağlanan bir diğer sonuç ise tarafların sözleşme tipi konusunda özgür olma ilkesidir. Buna göre taraflar kanunda düzenlenmiş bir tipte sözleşme yapabileceği gibi tamamen yeni bir sözleşme oluşturma hakkına da sahiptir.

Sözleşme hukukunun bir diğer temel ilkesi, sözleşme yapmama ilkesidir. Buna göre kişiler diledikleri sözleşmeyi yapmakta serbest oldukları gibi diledikleri sözleşmeyi yapmamakta da serbesttir.

Sözleşme hukukunda sözleşmenin kurulması için her iki tarafında bu doğrultuda irade beyanı bulunması gerekmektedir. Bu doğrultuda taraflardan birinin kandırılma, yanılma, hata veya korku gibi bir zorlayıcı neden sonucu sözleşme yaptığı durumlarda sözleşme geçersiz sayılmaktadır.

Sözleşmeye son verme özgürlüğü de, sözleşme hukukunun temel ilkeleri arasında yer almaktadır. Sözleşmenin tarafları diledikleri zaman sözleşmeyi tamamını veya bir bölümünü ortadan kaldırma hakkına sahiptir.

Sözleşme hukukunun temelinde sözleşme özgürlüğü yer alsa da, bu özgürlüğün bazı durumlarda kısıtlanabildiğini söylemek gerekmektedir. Bu konuda kısıtlama kanundan kaynaklanmaktadır. Türk Borçlar Kanunu madde 27 gereğince, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı ve konusu imkansız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüz kabul edilmektedir.

Sözleşmeden Doğan Davalar

Sözleşmeden doğan davalar kapsamında sıralanabilecek uyuşmazlıklar oldukça fazladır. Bu konuda genel bir bilgilendirme yapmak gerekirse, sözleşmeden doğan tüm tazminat, menfi tespit ve istirdat davaları ile sözleşmenin uyarlanması ve hükümsüzlüğünün tespiti davaları sözleşme hukuku kapsamında değerlendirilebilmektedir. Bazı sözleşme hukuku davaları şu şekilde sıralanabilmektedir:

Danışmanlık sözleşmesinden kaynaklı tazminat davası

Miras sözleşmesinden kaynaklı tazminat davası

İş sözleşmesi ile çalışan işçilik alacağı davası

Kira sözleşmesinden doğan kira alacağı veya tahliye davası

Maddi – manevi tazminat davası